Popüler Yayınlar

23 Mart 2011 Çarşamba

*** HACI BEKTAŞ VELİ MÜZESİ ***

Günün birinde yolu bir dergâha düsen kendi halinde bir adam, dergâhta, bir Mevlevi ile bir Bektaşi'nin sohbet ettiklerini görünce yanlarına yaklaşır. Kendini tanıtır ve dergâhı merak ettiğini, nasıl zikir edildiğini izlemek için geldiğini söyler.
Erenler başlar adama çeşitli nasihatlerde bulunmaya, her biri kendi yolunu mümkün olan en tatlı dille anlatmaya çalışır.
Adam bir yandan onları dinlerken, bir yandan da gözleri onların giysilerine takılır.
Mevlevi'nin giydiği kıyafette kollar o kadar geniş ve uzundur ki hem içine üç kişinin birden kolu sığabilir, hem de uzun olduğu için yalnızca kolları değil, elleri de kapatmaktadır.
Bektaşi’nin kıyafetinde ise tam tersi bir durum vardır.
Elbisenin kolu daracıktır, neredeyse tene yapışmıştır; üstelik kısa olduğu için, eller ta bileklere kadar açıktır.
Bu duruma hayret eden adam, sebebini öğrenmek ister.
Büyük merakla, önce Mevlevi'ye sorar:
"Pirim, kıyafetinizin kolları neden o kadar geniş ve uzun; bunun özel bir sebebi var mı?"
Mevlevi hiç beklemediği bu soru karşısında oldukça şaşırır.
İki kolunu da biraz yukarıya kaldırır, sonra ellerini birleştirerek kollarını daire sekline getirir ve şöyle der:
"Evet, özel bir sebebi vardır. Çünkü biz insanların günahlarını, ayıplarını, kusurlarını örteriz. Başkaları görmesin diye üzerini kapatırız."
Yanıttan oldukça hoşnut olan adam ayni merakla bu kez Bektaşi'ye döner:
"Peki ya siz, pirim? Sizin kıyafetinizin kolları neden bu kadar dar ve kısa?
Siz insanların günahları ve ayıplarını örtmez misiniz?"
Bektaşi kendi kollarına bakar, birkaç saniyelik bir dalgınlıktan sonra gülümser ve adama bakarak şöyle der:
"Biz mi? Bizim geniş kıyafetlere ihtiyacımız yoktur.
Çünkü biz insanların günahlarını ve kusurlarını görmeyiz."



Hacı Bektaş'a girerken bu beyit sizi karsılar...


Birinci Avlu..
Birinci Avlu, altın avlu anlamına gelen "Nadar Avlusu" olarakta bilinmektedir. Bu avlu geniş bir bahçe görünümünde olup, girişin solunda bulunan "At Evi" ile sağ taraftaki "Ekmek Evi" nden günümüze hiç bir eser kalmamıştır. Avlunun doğusunda, Postnişin Feyzullah Dedebaba zamanında, Sadrazam Halil Paşa’nın eşi Fatma Fikriye Hanım tarafından yaptırılan Üçler Çeşmesi (Feyzi Baba Çeşmesi) bulunmaktadır.




ÜÇÜNCÜ AVLU (Hazret Avlusu):
Renkli taşlardan yapılmış, yuvarlak kemerli ve çift kanatlı bir kapıdan (Altılar Kapısı), İkinci Avludan Üçüncü Avluya (Hazret Avlusuna) geçilir. Kapıdan girildiğinde, tek kemerli, üstü örtülü bir bölümle karşılaşırız.


 

HACI BEKTAŞ VELİ TÜRBESİ (Pir Evi):Kırklar Meydanı'nın güneyindeki, motiflerle süslenmiş mermer taşlardan yapılmış kapıdan, Hacı Bektaş Veli Türbesi'ne girilir. Birbirine geçme mermerlerle yapılan kapının süslemeleri arasında, üç tane balık ve dört tane güvercin figürüde kullanılmıştır. Basık kemerin kilit taşı üstünde ise Çift Başlı Selçuklu Kartalı figürü yer almaktadır. Kapıdan içeri "Gök Eşik" adı ile bilinen, genişce beyaz mermer eşikten geçilerek girilmektedir.


Hacı Bektas-ı Veli..
12. yüzyılda Anadolu büyük bir kargaşa içindeyken insanlara iki yerden kurtarıcı ses yükseliyordu.. Konya’da Mevlana ‘Gel ne olursan ol gel’ derken, Hacı Bektaş-ı Veli de ‘İncinsen de incitme’ diyerek toplumsal barış ve hoşgörünün kapısı oluyordu... Anadolu diyarında tarihe malolmuş isminde Veli ismi bulanan dört Allah dostu vardır.. Hacı Bektas-i Veli(Nevsehir) - Hacı Bayram-ı Veli(Ankara) - Hacı Şaban-ı Veli (Kastamonu) ve Hacı Murat-ı Veli (Çankırı)


Gördüğün ört.. Görmediğin söyleme..
Ehl-i diller arasinda aradim, kildim taleb Her hüner makbul imis.
Illâ edeb, illâ edeb Edeb; Bir tâc imis Nûr-u Hudâdan
Giy ol tâci, emin ol her belâdan.
(Yunus EMRE)


Gül bahçesi...
Onlar dünyaya bir çöp parçasına bakar gibi baktılar.. Kalblerini makam, mevki, san, söhret, para gibi gelip gecici yok olmaya mahkum duygulardan arındırdılar… Sadece iyi bir kul olmayı ve insanlara faydalı olmayı düşündüler… Gül gibi yasadılar ve gül gibi bu dünyadan göçüp gittiler...




İnsan yüzü seklinde bir hat çalışması…


MUHABBETLE AÇAN GÜLÜ-AŞKLA DERMEK İSTERİM-YAŞIYORKEN DOSTLARIMI-GÖRÜP SEVMEK İSTERİM-DÜNYA AHİRET KAYGUSUN-İÇERİMDEN ÇIKARIP-GÖNLÜMÜ DOST LİSASINA-AĞIZ YAPMAK İŞTERİM...
(HÜNKAR HACI BEKTAŞ VELİ)



AŞ EVİ...
Aş evine girişte kapının üzerinde 968 (M.1560) tarihli Arapça yazıtta ise, "Benna haza el-matbah el-mübareket-i el-Hacı Bektaş el-Horasani el-mamur sahibül-hayrat Bali Bey Bin Gazi Malkoç Rahmetullah-ı aleyh. Sene 968 (M.1560)" yazmaktadır. "Hacı Bektaş Veli Horasani'nin bu mübarek mutfağı, Gazi Malkoçoğlu Bali Bey tarafından imar edilmiştir. Allah ondan razı olsun." yazısından, Aş Evi'nin 1560 yılında kim tarafından imar edilmiş olduğunu öğreniyoruz.






Geçmiş zamanın resmi... Zaman içinde zaman…


ŞEMS-İ TEBRİZİ...
Anadolu'nun farklı yerlerinde birden fazla mezarı olan nadir insanlardan biridir…Sems'in asıl türbesi büyük ihtimalle Konyada'dır... Sems-i Tebrizinin türbesi, Mevlana Müzesine 10 dakika mesafede olan Şems Parkı'ndadır... Şems, Mevlana ile üç-üçbuçuk yıl süren beraberliği neticesinde onun hayatında yeni ufukların açılmasına vesile olmuş, onu ilahî aşkın potasında eriterek, kâmil bir Hak aşığı yapmaya muvaffak olmuştur. 1247 tarihinde Mevlana'da meydana gelen büyük değişikliği hazmedemeyenler tarafından öldürüldü mü, yoksa geldiği gibi gittimi bilinmemektedir...






Müze Kart…
Müze girislerinden alabilirsiniz.. Bu kart ile bir yıl sürecince Türkiyedeki bütün müzeleri ücretsiz gezebilirsiniz. Gezmek için kendinize zaman ayırın…

Hiç yorum yok: