Popüler Yayınlar

23 Şubat 2011 Çarşamba

***GÜLHANE PARKINDA LALE ZAMANI***

LALE.. Görülmek için on bir ay beklenen.. geldiğinde yanında baharı getiren.. ince ve narin bedeninin üzerinde.. ateşten teniyle.. suya doymuş dudaklarıyla.. yakıcı ışıktan yüzüyle.. Varlığın.. Tekliğin.. Geçiciliğin.. Kırılganlığın.. Hasretin çiçeğidir...


Acı çiçeği'dir lale'nin bir başka adı.. Yüzü kırmızıdır, çünkü içinde fokurdayan aşk ateşi (nâr-ı aşk) yüzüne vurmuştur.. Ateş gibi yakıcıdır bu yüzden rengi; ve acıdan bağrı yanmış, üstü başı yırtılmış gibidir.. İçinde infilake hazır bir volkan, kabuğunu muttasıl kanatmaktadır.. Bu yüzden gönlü yaralı, elbisesi kanlıdır... (Sohbet-i Canan kitabının girizgahından)


CEVİZ AĞACI...
Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda,
Budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında...
(Nazım Hikmet RAN)


Taşradan geldi çemen sahnına bîçaredürür
Devr-i gül sohbetine lâleyi iletmediler..
(Necâtî'nin güzellere sitem ettiği bir gazelinden)
Lâle, bahçeye dışarıdan gelen bir zavallıdır; ondan dolayı onu gül devri sohbetine sokmadılar...


Ey Gönül!. Cânına üflenen nefhayla yan da kavrul!.. Ama Lâle gibi ol ki, hâlinden sadece "Yâr" haberdâr olsun...








Gülhane Parkının sonundaki çay bahçesi ve manzarası...







1 yorum:

Abdullah KÜÇÜKMADAN dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.