Popüler Yayınlar

19 Nisan 2011 Salı

*** AMASRA ***

GUARDİAN'DAN AMASRA'YA ÖVGÜ..
İngiliz Guardian gazetesi, Karadeniz'in en güzel 5 sahil yerleşimi arasında Amasra'yı da gösterdi. Listeye 4'üncü sıradan giren Amasra için şu ifadeler kullanıldı: "Türkiye'nin Karadeniz'e olan kıyıları içersinde çayınızı yudumlayıp güneşin batışını seyredebileceğiniz en güzel yer. Amasra kalesinin etrafında çay bahçeleri ve balık lokantaları bulunuyor. Burada en taze balık çeşitlerini bulabilirsiniz. Doğuya doğru Sinop'a doğru uzanan sahil yolunda yer alan plajlar ve küçük köyler de görülmeye değer."
Listenin ilk sırasında Ukrayna'nın Kırım yarımadasındaki Shelniko sahil bölgesi gösterilirken, ikinci sırada Bulgaristan'ın UNESCO tarafından koruma  altına alınan Türkiye sınırına da
çok yakın şirin kasabası Nessebar var.Romanya'nın Bulgaristan sınırındaki küçük Vama Veche Köyü ise üçüncü sırada..


Dağların kayalara, buse attığı yerde, ağarırken tanyeri bulutlar perde perde, güneşin tutulduğu, ufuk altın kemerde, dalgalarıyla deniz, beyaz dantel örer de, yosun kokularıyla serin rüzgâr eser de, Çeşm-i cihan Amasra, Fatih kokar seherde...
Masmavi Karadeniz, yakamoz ışıltısı, kamaştırır gözleri, güneşin pırıltısı, dağların Akarsu’yu, Barış’ın şırıltısı. Yeryüzüne minyatür cennetin yansıması, ruhları dinlendiren, asudelik deryası, yeşil orman, mavi gök, engin deniz dünyası...


AMASRA SALATASI
Türkiyede nam salmıştır. Meşhurdur. Bir markadır. Google'da (Amasra Salatası) yazarak araştırılırsa 54.000'den fazla sitede adı geçtiği görülecektir. Hatta Amasra Salatası, Amasra dışında, özellikle Ankara'da birçok lokantanın Menü'sünde veya Fix Menüsünde aynı isimle yer almakta ve AMASRA BALIK-SALATA Lokantaları açılmaktadır. Amasra Salatası bir sanatkar özeniyle hazırlanarak, çatal batırmaya kıyamayacağınız bir sanat eseri olarak size sunulur.. Yöresel, 20'nin üzerinde malzeme ile yapılan Amasra Salatasına meşhur dedirten ise; önce lezzeti, sonra lezzeti veren malzemelerin kullanım sırası ile hazırlanış ölçüsü ve biçimi ile malzemeleri düzenli şekilde alta saklayarak, havuca ve turpa ilginç desenler verillip, enfes bir görüntüye dönüştürülmek suretiyle en üste yerleştilerek, göze hitap etmesinde gösterilen ustalıkta yatmaktadır. Ustalara lezzetinin sırrını sorarsanız söylemekten kaçınırlar. Hatır için söyleseler bile, mutlaka gizli bir eksiği vardır. Hadi size lezzette ve damak tadında en büyük etken bir  tüyo vereyim:Yağ, sirke, limon karışımı ayrı bir şişede iyice çalkalanıp;en son tuz ilave edilerek kullanılmalı. Amasrada, kokusunu hissettiğiniz her balık lokantasında, meşhur Amasra Salatası olmadan yemeğe başlanmaz. Aslında balık gelinceye kadar salatadan eser kalmıyor ya... 



Amasra denince akla salatadan sonra balık gelir. Çünkü Amasra, her mevsim taze balık bulunabilen bir balık krallığıdır. Amasra'da pişirilen balığın tadını başka bir yerde zor bulursunuz.. Giderseniz ve balık yemeden dönerseniz, Amasra'ya gitmiş sayılmazsınız. Balık seçimi size kalmış, ama, mevsimlik taze balık  önerilir... 


Amasra'nın yöresel tatlısı…
Ballı Cevizli Manda Yoğurdu


ÇEŞM-İ CİHAN AMASRA...
Amasra, Türkiye'nin Karadeniz'e olan kıyıları içersinde çayınızı yudumlayıp güneşin batışını seyredebileceğiniz en güzel yerdir.. Şehir ve iş yaşantısının içinden ufak bir kaçamaktır denize ve doğaya... hem İstanbul hem de Ankara’lılar için yazın ve baharın huzur yeridir.. Amasra, eşsiz doğası, denizi ve vazgeçilmez salatasıyla ünlüdür.. Ankara'dan yolculuk yapanlar için 300 km, İstanbuldan yolculuk yapacak olanlar için 435 km'dir...
Fatih Amasra'yı fethettiğinde söyle dedi: Lala Lala Çesm-i Cihan (dünyanın gözü) buramı ola…


Bazen gitmek ister ya insan, gelişi güzel... ''Sadece'' gitmek... İşte orası, böylesi gitmeler için ne de güzel bir bahane...






TAVŞAN ADASI..
Tavşan Adası'nda Bizans dönemine ait kilise kalıntılarına rastlanmaktadır. Buradaki tapınak Osmanlı zamanında uzun yıllar boş kalmış  ve kendiliğinden yıkılmıştır. Döşeme mozaiklerini ve temellerini ise defineciler sökmüşlerdir. Burasının bir narteks ile köşe odalara ve apsitlere yer verilerek orta mekanda haç planı sağlanmış bir kilise olduğu tahmin edilmektedir. Büyük Ada'nın Amasra'dan 150-200 metre kadar açıkta ve her türlü havada kolayca gidilip gelinemeyecek bir konumda olması dikkate alındığında burada yanındaki binalarla küçük bir yapıda manastır külliyesinin olduğu söylenebilir. Bu manastıra adanın güneybatı eteğinden başlayıp tepeye doğru devam eden kaya basamaklarından cıkılıyordu. 8. yy. başında Ortodoks Patriği olan Kyros'un burada uzunca bir zaman yaşadığı saptanmıştır..




KUŞKAYASI ANITI..
Kuşkayası Anıtı  Amasra - Bartın karayolu üzerinde, Amasra’ya 4 km uzaklıktaki Kuşkayası mevkisindedir.Roma İmparatoru T. Germanious Claudius zamanında Doğu Eyaletleri İnşa Ordusu Komutanlığı yaptıktan sonra yaşam boyu Bitinya -Pontus Valiliğine atanan Gaius Julius Aguilla tarafından M.S. 41-54 yıllarında yaptırılmıştır. Roma yol ağının bir parçası olan ve İmpa­ratorun anısına yaptırılan bu anıt; yufka kabartma tekniğiyle kayalara oyulmuş Kral heykeli ve Roma Hakimiyet Kartalı ile birbirini tamamlayan  iki  kitabe,  oturma  sedirleri ve kaya nişlerini kapsamaktadır. Anıta ait , Kral Heykeli ve Hakimiyet Kartalı’nın başları tahrip olmuştur. Birisi kral figürünü çevreleyen Niş’in üstünde, diğeri kabartmalardan uzakta ve batıda bulunan birbirini tamamlayan kitabelerde; “Devletlerarası barışın ve dostluğun anısına, İmparator Germanious’un yüceliği için G.J.Aguilla yaptırdı” ifadeleri bulunmaktadır. 




11 Nisan 2011 Pazartesi

*** ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ ***


Öyle düşünceli bakma yüzüme
Sana vereceğim şeyler belli
Et veririm istersen
Yumurta veririm
Süt veririm
Dile dilediğin kadar
Hepsini sana getirebilirim
Öyle düşünceli bakma yüzüme
Sana vereceğim şeyler belli
"HÜRRİYET" veremem mesela... 



Türkiye’nin ilk hayvanat bahçesi. İlk kez; 1933 yılında, bugünkü Müdürlük binasının arkasında: kurt, çatal, tilki, ayı, domuz, süne, kımıl gibi tarıma ve halka zarar veren hayvanların teşhir edilmesi amacıyla kurulmuş. Halk, bunlara aşırı ilgi gösterince, Atatürk; zamanın Tarım Bakanına, daha modern bir hayvanat bahçesi açılması talimatını vermiş. Bunun üzerine hazırlanan, bugünkü hayvanat bahçesi ise, 29 Ekim 1940 tarihinde hizmete açılmış. Yani; bayağı eski ve özellikle bu eskiliği, içeride göreceğiniz, yaşlı ve muhteşem ağaçlardan hissedebiliyorsunuz... 


Kimse kimsenin olmasın..
Yaşam yolculuğumuzu yalnız sürdürürüz... Sonra, birileri gelir, sendeki seni ister...
Benim ol der... Hayatını bana ver. Sevgini, her şeyini...
Gözlerin sadece bana baksın, dudakların bana gülsün, ellerin beni okşasın, benim yolumda yürü.. Benim ol, sadece benim...
Sahibin ben olayım.
Oysaki sevmek, gerçekten sevebilmek, onun sahibiymiş gibi hissetmek ve hissettirmek değildir. Özgürlüğünü sonuna kadar yaşayabilmesini hissettirebilmek gerçek sevgidir. Sahibin ben olayım demek, bir Aslanı kafeslerin ardına hapsetmek ve onun gözlerine çaresiz bir "HÜZÜN" koymak demektir...  



Bahar çiçeklerine  gözüm deyince..
Yüreğim çoşkuyla dolar inceden inceye..
Bazen güneş ışınlarıyla oynaşlı..
Bazen üzerinde, yağmurun elmas damlaları...





Benzerleri olsa da, bu kadar büyük ve ayrıntılı hayvan türü bulunan bir hayvanat bahçesi görmeniz zor. Çünkü; bir hayvanat bahçesi oluşturmak, gerçekten masraflı imiş. Örneğin: bir zürafa yavrusunun değerinin, yaklaşık, 50 bin euro olduğunu ve buna, nakliye ve sigorta masraflarınında ayrıca ilave edilmesi gerektiği söyleniyor. Sonuçta, gerçekten büyük rakamlar ortaya çıkıyor... 


Sadece ankara'da bulunabilen rakibi olmayan dondurma. yıllardır aynı kaplarda satılır, lezizdir, süperdir. Atatürk Orman Çiftliğine gelipte dondurmasından yemeden dönülürse büyük eksiklik olur...  




























8 Nisan 2011 Cuma

*** ANADOLU MEDENİYETLERİ MÜZESİ ***

Ankara Kalesi bölgesinde, At Pazarı olarak bilinen bu semtte, iki Osmanlı yapısından oluşturulmuş müze.
Bu yapılar: Mahmut Paşa Bedesteni ve Kurşunlu Han.
Atatürk, 1921 tarihinde bir Eti Müzesi kurulmasını ister. Zamanın Kültür Müdürü Hamit Zübeyir Koşay tarafından, konu, Milli Eğitim Bakanlığına iletilir ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, bu iki bina satın alınarak kamulaştırılır. 1938-1968 yılları arasında, onarım çalışmaları sürdürülür ve 1972 yılında müze olarak hizmete açılır.


Bugün kendine özgü koleksiyonları ile dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alan Anadolu Medeniyetleri Müzesinde, Anadolu Arkeolojisi, Paleolitik Çağdan başlıyarak günümüze kadar Osmanlı devrinin bu tarihi mekanlarında kronolojik bir sırayla sergilenmektedir.


1997 Avrupa'da yılın müzesi...


Doğurganlığı simgeleyen, doğaya bolluk ve bereket veren ana tanrıça Hititler ve Lidyalılar döneminde… Hititler Dönemindeki “bin tanrılı” Anadolu pantheonundan (tanrılar dünyasından), “İnançlarını tek tanrıda birleştiren Frigler, tüm tanrıların ve insanların anası, ‘Anadolu Bacıları’nın anası bir tanrıçayı, kutsal bir özü seçmişlerdi…
Ve ona bu nedenle ‘Matar’, yani "ANA" demişlerdi…


HİTİT GÜNEŞİ...  Hitit Uygarlığı ve sanatının simgesi sayılan bir nesnedir. Güneşi simgeleyen dairesel biçimin etrafına yerleştirilmiş öğelerden oluşur. Bazılarının üstünde ses çıkarması için sallanan parçalar, kimisinin üstüne barışı simgeleyen geyik imgesi, kimisine ise üremeyi simgelemek üzere kuş, ağaç figürleri vardır. Ahşap asaların ucuna takılarak dini törenlerde kullanıldığı veya at koşum takımlarının arasında kullanıldığı sanılmaktadır. Genellikle tunçtan yapılır. En seçkin örnekleri Çorum yakınlarında Alacahöyük’te bulunmuştur. Hitit’lerin sembolü haline gelmesine rağmen, aslında Anadolu’nun en eski uygarlığı olan Hattilere ait bir eserdir.. Hatti Kralları öldükleri zaman güneş kursu ve benzeri 4- 5 sembolle birlikte gömülmekteydi. 
Hatti krallarının mezarlarından çıkan Güneş Kursu örnekleri Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde görülebilir.


Ankara’nın Sıhhiye Meydanı’nda yapılmış olan "geyik figürlü güneş kursu anıtı" yine Alacahöyük'te ki kazılarda ele geçirilmiş bir Hatti eserinin kopyasıdır. 1973'te belediye başkanı Vedat Dalokay tarafından şehrin simgesi yapılmış ve 1995'te yine belediye tarafından değiştirilmiştir. Bu konudaki tartışmalar sürmektedir..


İncelik ve Zerafet bu olsa gerek... 




Eskiden insanlar bütün mektup ve belgeleri taşlara yazar yanlarında taşırlardı...








Kral ve mezarından çıkanlar… 




Kadınların Hititlerden beri süslenmeye ne kadar düşkün olduğunun resmidir... 






Müze'den çıkarken…


Gezinin sonu kahve molası…