Popüler Yayınlar

19 Mart 2011 Cumartesi

*** BOR İZLENİMLERİM ***

Bor`da tescil edilmiş ve kaderine terk edilmiş 140 tarihi ev var. Eski evler Sokubaşı ve Orta Mahalle de yoğunlaşmaktadır..
Bu sokakta yürümek büyük bir keyifti…


BORLU İKİZ KARDEŞLER... 
Çocuktum ozaman inanirdım her şeye,
Düşlere bile inanırdım.
Çamur yapardım topraktan,
Ev yapardım çamurdan.
Yağmur isterdim buluttan.
Evimi büyütsün diye,
Yardım isterdim güneşten,
Evimi ısıtsın diye.
Dedim ya çocuktum o zaman




BOR'UN MEŞHUR PAZARI İŞTE BURASI...
Geçti Bor 'un Pazarı Sür Eşeğini Nigde 'yenin Öyküsü
Öykünün asli şöyledir: Bor’un pazari Salı günleridir.
Bir gün önceki Pazartesi günü hazırlık günü olup,yöresel deyimle “Deripazarı” dir.
Asıl Pazar gününe de ULUPAZAR denir.
Deri pazarı günü, otuz kirk kilometre uzaktan gelecekler ve Salı günü pazara yetişeceklerin hazırlık günüdür.
İlçeye, bu deri günü gelenler, ertesi günün yoğun işlerinden bir kısmını görürler.
Bu hazırlık günü çalışmaları,yaz ve kış mevsimine göre değişiklik gösterirdi.
Sonbaharin yazdan kalma bir günü, erken saatlerde, kırk kilometre uzaktaki köyünden çikan bir pazarcı, Bor’un bağlarına girdiğinde, geçmiş ikindi zamanıdır. Molayi, yıkılmış kerpiç duvarın içeri girdiği Pınarbaşi mevkiindeki, Tütüncü Hasan’in bağina verir. Eşeğini de dinlendirmek için indirdiği yüke
sırtını dayayıp da pazardan alacaklarının hesabını yaparken, içi geçer ve derin bir uykuya dalar.
Eşşeği önündeki yiyecekleri çoktan bitirmiş, bağli bulunduğu ağacın kabuklarini kemirmeye başlamıştır. Deri pazarı gününün ikindi zamani başlayan uyku gece de sürdügü gibi, Ulupazar gününün, yani Salı gününün ikindisine uzanır Yirmibes saatlik bir uykudan uyanan pazarcı, halinde bir değişiklik hissetmeden şehrin yolunu tutar.
Tutar amma, yollarda bir başkalik var, pazara
gidenlere rastlayacaği yerde, pazardan dönenleri görür. Dönen bir pazarcıya,merakla sorar;
Neden Ulupazarını almadan dönüyorsunuz?
Pazarci ertesi günün Niğde pazarini işaretle; "Geçti Bor’un pazari , sür eşşeğini Niğde 'ye babalık" der.



SARI KIZ TÜRBESİ...
"Bu türbe Seyh İlyas camiinin yaklaşık yüz metre kadar solunda bir mağaradır kapı daha sonra yapılmıştır.."  Sarıkız "dünyalar güzeliymiş."
Bor'da Kale Camii (Şeyh İlyas Camii) yapılırken (1543), caminin yakınındaki mağarada yaşarmış.
Babası ile birlikte.
Sarıkız mağarada yemek hazırlar, caminin işçilerine taşırmış.
Cami bitmiş...
Güzelliği dillere destan Sarıkız mağaraya kapanmış.
Ve orada ölmüş.daha sonra babasıda ölmüş.. Baba kız aynı mağaraya gömülmüşler..
Mağara şimdi "Sarıkız Türbesi" olmuş..



Baba-Kızın mezarları...








Büyük Ozan Âşık Veysel de yıllar önce geldiği Bor`a hayran kalmış ve şöyle demiş:
Çok dolandım şura, bura
Yol uğrattım Yeşil Bor`a
Hayran kaldım insanlara
Sevdim Yeşil Bor`u… 



I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sonrası yapılan mübadeleden önce Bor`da 1184 Rum yaşarmış ve Bor Rumları`nın anadili Türkçe`ymiş, giden Rumların yerine Selanikli Türkler gelmiş.


Sokullu mehmet paşa camii.. Yoldan bir merdivenle çıkılan caminin ön kısmındaki altı sütunlu son cemaat yeri sonraki yıllarda kapatılmış ve burası enine dikdörtgen bir mekâna dönüştürülmüştür. Cami Bor’daki enine dikdörtgen planlı camiler grubundan olup, plan olarak Selçuklu Ulu Cami planlarını yansıtmaktadır.






Seyh ilyas camii ve türbesi(1543): 
Kale (Şeyh İlyas) Camisi (Bor) Niğde ili Bor ilçesinin en yüksek yerinde bulunan kalede yapılmış olan bu caminin kaynaklarda ve Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde ismi Gözlüzade Camisi olarak geçmektedir. Caminin bitişiğinde Şeyh İlyas Türbesi bulunmaktadır.








Ahmet Kuddusi Hazretleri (1769 - 1848): Niğde' nin Bor ilçesinde doğmuştur. Asıl adı Ahmet b.Hacı İbrahim olan Hz. Kuddusi, daha çok "Mar'aşizade" ve "Kuddusi" lakapları ile maruf ve meşhurdur. Bu "Kuddusi" lakabını ona bizzat Allah Teala vermiştir. Öyle ki, o, anasının karnında iken Allah"ın "Kuddusi" ismini zikreder ve anası da bunu işitirmiş. Hz. Kuddusi, "Kuddusiyem!" isimli şiirinin bir beytinde bunu şöyle ifade etmiştir:
" Bil ana rahminde beni ki etmişem takdis A'nı,
Anam işitmiştir bunu Kuddusiyem! Kuddusiyem!"




Bor ilçemiz birçok Allah dostuna ev sahipliği yapmıştır.Bunların en önemlilerinden biri de şüphesiz Ahmed Kuddusi (k.s) Hazretleridir.
Hz. Kuddusi’nin büyüklüğüne işaret eden bazı menkıbe ve olayları buradan anlatmadan geçemeyeceğiz. ZAMANIN PADİŞAHI.. Anlatıldığına göre, zamanın padişahı, o devrin büyük velisi kim ise onunla görüşmek istediğini beyan edip, yakınlarını bu iş için görevlendirir. Hz. Kuddusi’yi duyanlardan birisi, onu da saraya haber verir ve görevliler onu İstanbul’a çağırır. Değişik yerlerden gelen velilerle saray erkanı padişahın huzurunda toplanırlar. Oradaki velilerden her biri bir eylerden bahsederler. Vezir ve padişahların çoğu, Hz. Kuddusi’nin taşralı kıyafeti ile huzura gelmesini beğenmeyip, yukarıdan bakıcı bir tavır takınırlar. Mecliste bulunanların sözleri tamamlandığı halde hiçbir kelam etmeyen Hz. Kuddusi’ye, Padişahın; Şeyh Efendi! Sizde bir kelamda bulunsanız.” Demesi üzerine, o, şöyle der: Padişahım! Bendeniz ilmi olmayan bir dervişim. Huzurunuzda bir beyanda bulunmaktan haya ederim. Ancak emrinize uyarak başımdan geçen bir hadiseyi size arz edeyim. Bir gün bendeniz Sarayburnu’nda sahil boyunca gezerken, çok güzel bir hanım sandala bindi. Gönlümü cezbeden bu güzelin peşinden başka bir sandala binerek takip ettim. Üsküdar iskelesinde karaya çıkıp, falan sokaktaki büyük konağa giren bu hanımı bir daha göremedimse de asla unutamadım. Gönlüm onun hicranı ile rahatsızdır.” Padişah, bu hikâyeyi duyar duyma, yanında bulunanların hepsini dışarı çıkartarak, Ahmed Kuddusi’ye: “Efendi! Anlattığınız ifade benim halen içinde yaşadığım emelli halimin ifadesiydi. Şu anda ise o dertten kurtuldum. O hanım gönlümden silindi.” Der. Sonra Hz. Kuddusi’ye görülmemiş ihsanda bulunur...... BİR CUMA VAKTİ.. Hz. Kuddusi, ikinci Hicaz yolculuğunda Bor’a döndükten sonra, birçok din düşmanının düşmanlıkları sebebiyle, yıllarca evinde inziva hayatı yaşamıştır. Bu inziva hayatı yıllarında, bir gün Cuma vaktinden önce bir tanıdığı, misafir olarak onun evine gelir. Cuma vakti yaklaştığı halde Hz. Kuddusi, hiçbir acelecilik göstermez. O zat Cuma’ya gitmek için izin ister. Hz. Kuddusi, ona: “biraz daha beklersen iyi olacaktı. Lakin namazdan sonda seni beklerim.” Misafirini uğurlar. Cumadan sonda biraz gecikerek gelen misafir zat, yemekle beraber taze hurma ve o mevsimde Bor’da olmayan taze sebzeler ikram edilince çok şaşırır ve

“Efendim! Bu hurma ve sebzeler buranın olamaz. Siz Cumayı nerede kıldınız” diye sorunca, Hz. Kuddusi; “Evladım! Söz dinleyip biraz daha beklesen, ihlasının karşılığını görecek ve bizimle birlikte sen de Cumayı Kabe-i Muazzama’da kılacaktın.” Buyurur.


BOR: Bor, Niğde iline bağlı yaklaşık 35.000 nüfuslu bir ilçedir. Hitit İmparatorluğu zamanında Bor-Kemerhisar-Bahçeli üçgeni ortasındaki İftiyan mevkiinde kurulmuştur.Sırasıyla Frigya Devleti,İran İmparatorluğu,Makedonya İmparatorluğu derken Ms 395 yılında Doğu Roma İmparatorluğu yönetimine girmiştir.707 yılında Müslüman Araplar tarafından elegeçirilmiş ancak kısa bir süre sonra yeniden Roma İmparatorluğu tarafından geri alınmıştır. En son 1071 Malazgirt zaferinden sonra Kutalmış Oğlu Süleyman Şah tarafından fethedilmiştir.  I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sonrası yapılan mübadele ile Arnavutluk , Yunanistan ve Bulgaristan'dan göç eden Türklerin de ilçeye yerleşmesi ile bugünkü etnik yapı oluşmuştur... NOT: Niğde bor arası 17 km olup sehir içinden dolmuşlarla yarım saatte Bor'a ulaşabilirsiniz.. 


2 yorum:

Adsız dedi ki...

Hüznü hissettir bu şehir bana,neden bilmiyorum.
Hiç gitmedim,görmedim de...

Driftwood art dedi ki...

Belgesel tadındaki; Bursa gezi resimleriniz çok muhteşem.Ayrıntılı açıklamaları da merakla okudum.Paylaştığınız için teşekkürler.Ayrıca,İzinsiz bir fotoğrafı çalıp masaüstü resmi yaptım :)